Tarihi yapılar, yeme-içme eğlence ve alışveriş olanaklarıyla dolu bir bölgede konumlanmış Titanic Business Kartal'da İstanbul'u yaşayın. Gezilecek, görülecek ve yapılacak birçok aktivite var. Bize göre en iyilerini altta sizin için seçtik.
Türk Kahvesi
Türk kahvesi içecekseniz; önden bir soru gelir. Sade, orta, şekerli? Cevabınıza göre tadında ve kıvamında gelir kahveniz. Özel fincanında, yanında bir bardak su ve bir de lokum. Dünyada birçok kahve çeşidi mevcut ancak Türk kahvesini diğerlerinden ayıran çekilmesi, pişirilmesi ve sunumu. Telvesi ile birlikte ikram edilen tek kahve çeşididir.
Şimdi Antalya'daysanız, manzaralı bir yere oturun, arkanıza yaslanın ve bol köpüklü kahvenizden bir yudum alın. Kahveniz bittiğinde seremoni sona erdi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hemen fincanınızı ters çevirin, soğumasını bekleyin ve yanınızda kahve falı bakmayı bilen varsa bırakın baksın bakalım üç vakte kadar ne çıkmış falınızda?
Türk Hamamı Zamanında kadınların sosyalleşmek için gittiği, genç kızların evlilik öncesi en önemli ritüellerinden olan, takunyası, göbek taşı, farklı atmosferi ile Anadolu topraklarının vazgeçilmez sefasıdır. Hamam kültürü Türk kültürünün önemli bir parçasıdır. İstanbul'da yüzyılların geleneğini, tarihi dokularını koruyarak günümüze taşıvan hamamlar mevcut ve bedenleri ile birlikte ruhlarını da arındırmak isteyen meraklılarını bu gelenekselliğe davet ediyor.
Halı - Kilim Halı ve kilimleri sadece evinizin dekorasyonunu tamamlayan eşyalar olarak görüyorsanız, büyük bir yanılgı içerisinizdesiniz demektir. Türklerde halı ve kilimin ayrı bir yeri vardır. Dünyanın en eski kiliminin MÖ 5. yüzyıla ait Türk kilimi olduğu saptanmıştır. Özellikle el yapımı halılar; halıyı yapanın hayallerini, umutlarını, duygularını yansıtır. Halı ilmik ilmik büyür ve her ilmik, el emeği göz nurudur. Nam dünyada bilinen Türk halı ve kilimlerinin en güzel ve değerli örneklerini Türkiye'de ticaretin merkezi olması sebebiyle İstanbul'da bulabilirsiniz. Halı ve kilim alırken unutmamanız gereken en önemli şeylerden biri pazarlık unsurudur. Değerli Türk halılarını özellikle Sultanahmet bölgesinde, Kapalıçarşı'da bulmanız mümkündür. Eğer İstanbul'dan değerli bir hediye alarak kendinizi ödüllendirmek istiyorsanız; Türk halı ve kilimleri müthiş bir alternatif.
Haydarpaşa Tren Garı Anadolu Yakası'nda Kadıköy'de bulunan Haydarpaşa Tren Garı; 1908 yılında İstanbul-Bağdat arasındaki demiryolu hattının başlangıcı olarak inşa edilmistir. Tarihi yapı, vapurla önünden geçenlere burası İstanbul dedirten sembolik yapılardan biridir. Birçok Türk filminin "İstanbul’a merhaba” sahnesinin de cekildiği Haydarpaşa Tren Garı; 2010 yılında geçirdiği yangın sonrasında ciddi hasar görmüş; haliyle önünden vapurla geçenlere biraz buruk el sallıyor.
Kebap Kebap, Türk yemek kültürünün en önemli değerlerinden biridir. Etinin hazırlanmasından içine katılan baharatına, sosundan pişirilmesine kadar değişiklik gösteren, zengin lezzet yelpazesine sahip kebabın memleketi İstanbul olmasa da; İstanbul'da kebap konusunda uzman ve oldukça iddialı birçok mekân bulabilirsiniz. Damak tadına düşkün olanlar öğlen ya da akşam yemeğinde güzel bir kebap ziyafeti çekmeden İstanbul'dan ayrılmamalıdır.
Kadıköy - Moda Anadolu Yakası'nın merkez noktası sayılan Kadıköy İstanbul'un gezilmesi gereken yerlerinden. Kadıköy ilçesi oldukça geniş sınırlara sahip. Bir gününüzü Kadıköy'e ayıramasanız bile en azından merkezinde biraz vakit geçirirseniz İstanbul'u eksik yaşamamış olursunuz. Sahilde bulunan balon, kalkan vapurlar, kendi halinde akıp giden kalabalık, barlar sokağı, nostaljik Moda tramvayı, sokaklara atılmış masalarda sohbet edip eğlenen insanlar, elinde darbuka masa masa dolasan Roman çocuklar, Moda sahili, Moda’nın meşhur dondurmacılarından dondurma keyfi ve daha fazlası, bu tarihi M.Ö. 5000-3000 yıllarına dayanan semtte yaşanılmayı bekliyor.
Vapurlar ve Boğaz Turu İstanbul’da yasamın bir parçasıdır vapurlar. Denize kıyısı olan bir şehirde gündelik bir keyiftir. Avrupa ve Asya kıtasını birbirinden ayıran doğal sınırlardan biri olarak kabul edilen, İstanbul'u Avrupa ve Asya olarak ikiye ayıran stratejik önemi ve geçiş yolu olan İstanbul'u İstanbul vapan İstanbul Boğazı'nda kısa bir keyif yapmak istiyorsanız; şehir hatları vapurlarından birine binerek, martılara simit atıp demli bir çay eşliğinde İstanbul'a dair farklı bir haz vasayabilirsiniz. Bu haz kısa sürmesin, Boğaz'ın mavi sularında, Boğaz kıyısına konuşlanmış birbirinden değerli yalılara daha yakından bakayım, şehri bir de denizden yaşayayım diyorsanız, yemekli, eğlenceli Boğaz turları tam size göre. Bir tekneye kurulup Kız Kulesi'nin yanından geçip, Galata Kulesine karşıdan bakıldığındaki heybetine şaşırıp, Avrupa ile Anadolu yakasını birbirine bağlayan Boğaz köprülerinin altından geçerken; hayranlık, merak ve zamanlar arası geçiş gibi birçok duyguyu aynı anda yaşayabilirsiniz.
Simit - Çay - Peynir Simidin tadına hiç bakmamış olanlar, simidi hamurun susama bulanmış hali olarak algılayabilirler; ancak simit Türk kültürünün vazgeçilmez tatlarındandır. Gevrek sıcak simidin yanında zevkinize göre kaşar peyniri, beyaz peynir ile birlikte tavşankanı sıcacık çay, inanın bircok yemekten daha lezzetli gelecektir. Simit, peynir çay üçlüsü sabah kahvaltıda, akşamüstü beş çayında va da karnınız zil çaldığında müthiş bir atıştırmalıktır.
Ünlü gezgin İnciyan'a göre Büyük Konstantin'in diktirdiği bir haçtan dolayı Bizans döneminde “İstavroz Bahceleri" adıyla anılan Beylerbeyi, Osmanlılar döneminde padişahların has bahçelerinden biri olarak kullanılmış. Bugünkü Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından II. Mahmud'un ahşap sahil sarayı yıktırılarak 1861-1865 yılları arasında dönemin tanınmış mimarı Sarkis Balyan'a yaptırılmış. Sarayın inşası 2 yıl sürmüş ve yapımında 5.000 kişi çalışmış. Bahçelerinde ve tarihsel tünel içinde oluşturulan kafeterya ve satış reyonlarıyla müze-saray olarak konuklara hizmetler sunulmakta.
Anadolu Kavağı, tarihte stratejik konumu bakımından çok büyük bir öneme sahipti; çünkü Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan ticaret yolunun kilit noktasında kurulmuştu. Bu sebeple Bizanslılar, Osmanlılar ve Cenevizliler arasında el değiştirmiştir. Bugün Beykoz'a bağlı olan Anadolu Kavağı; daha çok balıkçıları ve midyecileri ile meşhur turistik bir yer. Doğaya yakın olmak, midye ve balığınızı yedikten sonra küçük yürüyüşler yapmak istiyorsanız tarihine inat bu küçük romantik yeri görün. Gitmişken tarihi önemi olan Yoros Kalesi’ni ve ziyaretçilerin akınına uğrayan, eski devirlerden beri kutsal sayılan Yuşa Tepesi'ni görmeyi de unutmayın.
Anadolu Kavağı, tarihte stratejik konumu bakımından çok büyük bir öneme sahipti; çünkü Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan ticaret yolunun kilit noktasında kurulmuştu. Bu sebeple Bizanslılar, Osmanlılar ve Cenevizliler arasında el değiştirmiştir. Bugün Beykoz'a bağlı olan Anadolu Kavağı; daha çok balıkçıları ve midyecileri ile meşhur turistik bir yer. Doğaya yakın olmak, midye ve balığınızı yedikten sonra küçük yürüyüşler yapmak istiyorsanız tarihine inat bu küçük romantik yeri görün. Gitmişken tarihi önemi olan Yoros Kalesi’ni ve ziyaretçilerin akınına uğrayan, eski devirlerden beri kutsal sayılan Yuşa Tepesi'ni görmeyi de unutmayın.
Dünyaca ünlü bir Türk lezzeti olan lokum, Türk geleneklerinde de oldukça önemli bir yere sahiptir. Türk misafirperverliğinde yeri bulunan, 15. yüzyıldan beri Anadolu'nun vazgeçilmezlerinden olan ve bayramlarda misafirlere ikram edilen lokum, geleneksel bir Türk tatlısıdır. Ana maddelerini su, şeker ve nişastanın oluşturduğu lokum geçmişten günümüze popülerliğini korumuştur. Fıstıklı, güllü, cevizli, kakaolu gibi çeşitleri de vardır. İlk kez tadanlar için harika bir deneyim olan lokum, deneyenlerin ağzında hoş bir tat bırakmaktadır. Lokumun ünü ülke sınırlarını aşmıştır. Avrupa ve Amerika'da da satılmakta ve çok sevilmektedir.
Eski Mısır'dan çıkarılarak dünyanın çeşitli kentlerine dikilitaşlar götürüldüğü olmuş. İstanbul'daki dikilitaş ilk olarak MÖ 1547 yıllarında Firavun III Tutmosis adina Yunanlıların Heliopolis adını verdiği Annu kentinde dikilmiştir. Üzerinde hiyeroglif yazısı ile Tutmosis'in zaferleri yazılmış. Taş ilk olarak Bizans İmparatoru Constantinus'un dikkatini çekmiş ve Mısırlılardan taşın kendisine gönderilmesini istemiş. Dikilitaş, 390 villarında Bizans İmparatoru Theodosius'un emriyle Hipodrom'a dikilmiş. Kaidedeki kabartmalar üzerinde 1. Theodosius, oğulları, karısı, Arkedios, Honorios ile İmparator II. Valantinianos görülür. Ayrıca Hipodrom sahneleri ve anıtın dikilişini gösteren tasvirler de vardır.
Türk ve İslam sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından biri olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında 1914'te "Evkaf-ı İslamiye Müzesi" (İslam Vakıfları Müzesi) adıyla ziyarete açılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise “Türk ve İslam Eserleri Müzesi” adını almıştır. 1983 yılında İbrahim Paşa Sarayı'na taşınmıştır. 1984 yılında Avrupa Konseyi yılın müzesi yarışması jüri özel ödülünü, 1985 yılında da Avrupa Konseyi - UNESCO tarafından çocuklara kültür mirasını sevdirme konusundaki çalışmalarından ötürü verilen ödülü almıştır. Konusunda dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alıp, 40.000 eseri aşan koleksiyonu ile İslam sanatının hemen her döneminden ve her türünden seçkin eserlere sahiptir.
Istanbul, dünyanın en önemli, hareketli şehirlerinden biri ve her haliyle olduğu gibi, gece hayatıyla da capcanlı... Istanbul geceleri davetkâr... İstanbul geceleri büyülü, gizemli, eğlenceli... Şehrin ışıkları yandı mı, İstanbul'un bambaşka bir yüzü ile karşılaşırsınız. Gece oldu mu İstanbul sokaklarında sadece gecelerin muhabbetini, eğlencesini yaşamak isteyenler kalır. Her konuda olduğu gibi, eğlence hayatinda da bol alternatif sunan İstanbul'da eğlenmenin hazzını meyhanede rakı içerek, bir gece kulübünde dans ederek ya da dansöz şovların olduğu bir mekânda geleneksel bir eğlenceyi tercih ederek yaşayabilirsiniz.
Ayasofya Müzesi Ayasofya, sanat ve mimarlık tarihi açısından dünyanın en çok ziyaret edilen müzelerinden ve en önemli anıtlarından biridir. Ayrıca Doğu Romalı Philon tarafından 6. yüzyıla kadar "dünyanın sekizinci harikası" olarak adlandırılmıştır. Günümüzdeki Ayasofya, önceki iki yapıyla aynı yerde bulunmasına rağmen farklı bir mimari tarzda yapılmış üçüncü yapıdır.
Orijinal yapı, dönemin en önemli mimarları olan (527-565) Trallesli Anthemios ve Miletli İsidoros tarafından İmparator Justinianos'un emriyle inşa edilmiştir. Kaynaklarda, inşa döneminde iki önemli mimarın her birinin altında 100 mimar, onların altında da 100 işçi çalıştığı belirtilmektedir. 916 yıl kilise olarak kullanılmış ancak Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethinden sonra Ayasofya camiye çevrilmiştir. Daha sonra 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya 1935 yılında müzeye çevrilmiştir.
Ayasofya her gün ziyarete açıktır. Ayasofya'nın kış ziyaret saatleri 09.00-17.00 arasıdır ve son giriş 16.00'dadır. Yaz döneminde ziyaret saatleri 09.00-19.00 arası olup, son giriş saati 18.00'dir.
Sultan Ahmed Camii, Türkiye'nin İstanbul şehrinde bulunan tarihi bir camidir. Popüler bir turistik yer olan Sultan Ahmed Camii, bugün de cami olarak işlevini sürdürmektedir; erkekler hala ezan okunduktan sonra caminin yemyeşil kırmızı halısında diz çökerek dua etmektedir. Halk arasında Mavi Cami olarak bilinen cami, 1609-1616 yılları arasında I. Ahmed döneminde inşa edilmiştir. Külliyesinde Ahmed'in türbesi, bir medrese ve bir misafirhane bulunmaktadır. El boyaması mavi çiniler caminin iç duvarlarını süslemektedir ve geceleri caminin beş ana kubbesini, altı minaresini ve sekiz ikincil kubbesini ışıklar çerçeveledikçe cami maviye bürünmektedir. Sultan Ahmet Camii (Mavi Cami) hala faal bir camidir ve bu nedenle namaz vakitlerinde turistlere kapalıdır. Genel olarak, Sultanahmet Camii Türkiye'nin açılış saatleri her gün sabah 08:30'dan gün batımından bir saat öncesine kadardır, her namaz vakti için 90 dakika ve cuma öğle namazları sırasında iki saat hariç.
İnşaat, Fatih Sultan Mehmed'in emriyle, Konstantinopolis'in fethinden altı yıl sonra 1459'da başladı. Kompleks, 1509 depremi ve 1665 yangınından sonra büyük yenilemelerle yüzyıllar boyunca genişletildi. Saray kompleksi dört ana avludan ve birçok küçük binadan oluşuyordu. Sultanın ailesinin kadın üyeleri haremde yaşıyordu ve Sadrazam da dahil olmak üzere önde gelen devlet görevlileri, İmparatorluk Konseyi binasında toplantılar yapıyordu. 17. yüzyıldan sonra Topkapı giderek önemini yitirdi. O dönemin padişahları, Boğaz kıyısındaki yeni saraylarında daha fazla zaman geçirmeyi tercih ettiler. 1856'da Sultan Abdülmecid I, sarayı yeni inşa edilen Dolmabahçe Sarayı'na taşımaya karar verdi. Topkapı, imparatorluk hazinesi, kütüphane ve darphane gibi bazı işlevlerini korudu. 1923'te Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesinin ardından Topkapı, 3 Nisan 1924 tarihli bir hükümet kararnamesiyle müzeye dönüştürüldü. Saray kompleksinde yüzlerce oda ve oda var, ancak bugün yalnızca en önemlileri halka açık, bunlara Osmanlı imparatorluk haremi ve Kaşıkçı Elması ve Topkapı Hançeri'nin sergilendiği hazine adı verilen hazine de dahil. Müze koleksiyonunda ayrıca Osmanlı kıyafetleri, silahları, zırhları, minyatürler, dini kalıntılar ve Topkapı el yazması gibi aydınlatılmış el yazmaları da yer alıyor. Kompleks, bakanlık yetkilileri ve Türk ordusunun silahlı muhafızları tarafından korunuyor. Topkapı Sarayı, 1985'te UNESCO Dünya Mirası Alanı'na eklenen İstanbul'daki bir grup yer olan İstanbul'un Tarihi Alanları'nın bir parçasıdır. Müze, Salı günleri hariç her gün açıktır. Topkapı Sarayı'nın kış ziyaret saatleri 09.00 ile 16.45 arasındadır ve son giriş 16.00'dadır. Yaz aylarında ziyaret saatleri 09.00 ile 18.45 arasındadır ve son giriş 18.00'dedir.
İstanbul'un görkemli tarihi yapılarından biri de Ayasofya'nın güneybatısında bulunan Yerebatan Sarnıcı'dır. Bizans İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yeraltı sarnıcı, sudan yükselen mermer sütunlar ve sayısız benzerliği nedeniyle halk arasında "Yerebatan Sarayı" olarak adlandırılmıştır. Sarnıcın bulunduğu yerde bir Bazilika bulunduğu için Yerebatan Sarnıcı olarak da bilinir. Sarnıcın birkaç köşeli ve yivli sütunu hariç, çoğunluğu silindir şeklindedir. Sarnıcın kuzeybatı ucundaki iki sütunun altında destek olarak kullanılan iki Medusa başı, Roma dönemine ait büyük bir sanat eseridir. Ziyaretçilerin en çok dikkatini çeken şey, Medusa başlarının hangi yapıdan alındığının bilinmemesidir. Araştırmacılar genellikle sarnıcın inşası sırasında sütuna destek olarak kullanılmak üzere getirildiğini düşünmektedir. Ancak bu, Medusa başları için mitlerin oluşmasını engellememiştir. Müze haftanın yedi günü açıktır. İstisnai olarak dini bayramların ilk günü 13.00'te açılır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, açık hava etkinlikleriniz için en etkileyici tarihi mekanlardan biridir ve üç ana birimden oluşur: İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi. Türkiye'nin ilk müzesi olan Arkeoloji Müzesi koleksiyonu, imparatorluk topraklarından toplanan çeşitli kültürlere ait bir milyondan fazla esere ev sahipliği yapmaktadır. Arkeoloji Müzesi, 13 Haziran 1891'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adıyla kurulmuştur. Arkeolog, ressam ve küratör tarafından yaptırılmıştır. Müze, pazartesiler hariç her gün açıktır. Müzenin kış ziyaret saatleri 09.00 - 16.45 arasındadır ve son giriş 16.00'dır. Yaz aylarında ziyaret saatleri 09.00 - 18.45 arasındadır ve son giriş 18.00'dır.
İstanbul'daki Kapalıçarşı, 61 kapalı sokağı ve 4.000'den fazla mağazasıyla dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biridir ve günlük 250.000 ila 400.000 ziyaretçi çekmektedir. 2014 yılında, yıllık 91.250.000 ziyaretçiyle dünyanın en çok ziyaret edilen turistik yerleri arasında 1 numaraya yerleşmiştir. İstanbul'daki Kapalıçarşı, genellikle dünyanın ilk alışveriş merkezlerinden biri olarak kabul edilir. Pazar günleri ve resmi veya dini bayramlar hariç her gün 09:00 - 19:00
Türkiye'deki Mısır Çarşısı, şehrin en büyük çarşılarından biridir. Fatih ilçesinin Eminönü semtinde yer alan bu çarşı, Kapalıçarşı'dan sonra en ünlü kapalı alışveriş kompleksidir. Çarşının adının ilk olarak "Yeni Çarşı" olduğunu öne süren birkaç belge vardır. Bina, Yeni Cami'nin vakfına bağışlanmış ve 1660 yılında Osmanlı Mısır eyaletinden elde edilen gelirlerle inşa edildiği için "Mısır Çarşısı" (Türkçe: Mısır Çarşısı) adını almıştır. Mısır kelimesinin Türkçede iki anlamı vardır: "Mısır" ve "darı". Bu nedenle bazen adı yanlış bir şekilde "Mısır Çarşısı" olarak çevrilir. Çarşı, İstanbul'daki baharat ticaretinin merkeziydi (ve hala öyledir), ancak son yıllarda baharat dükkanlarının yerini giderek daha fazla sayıda başka tür dükkan almaktadır. Binanın kendisi Yeni Cami'nin külliyesinin (kompleksinin) bir parçasıdır. Çarşı binasının içindeki kiralanan dükkanlardan elde edilen gelirler caminin bakımı için kullanılmıştır. Mısır Çarşısı her gün açıktır
Dolmabahçe Sarayı, İmparatorluğun 31. Padişahı I. Abdülmecid tarafından yaptırılmış ve 1843 ile 1856 yılları arasında inşa edilmiştir. Daha önce, Sultan ve ailesi Topkapı Sarayı'nda yaşamıştı, ancak ortaçağ Topkapı'sı, Avrupa hükümdarlarının saraylarıyla karşılaştırıldığında çağdaş stil, lüks ve konfordan yoksun olduğundan, Abdülmecid yıkılan eski Beşiktaş Sahil Sarayı'nın yakınında yeni ve modern bir saray inşa etmeye karar verdi. Saray, ilk kez iskan edildiği 1856'dan 1924'te Hilafetin kaldırılmasına kadar altı padişaha ev sahipliği yaptı: Burada yaşayan son kraliyet ailesi Halife Abdülmecid Efendi'ydi. 3 Mart 1924'te yürürlüğe giren bir yasa, sarayın mülkiyetini yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal mirasına devretti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, yazları sarayı cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanmış ve en önemli eserlerinden bazılarını burada gerçekleştirmiştir. Atatürk, tıbbi tedavisinin son günlerini bu sarayda geçirmiş ve 10 Kasım 1938'de burada vefat etmiştir. Müze, pazartesiler hariç her gün 09.00-16.00 saatleri arasında açıktır. İstisnai olarak dini bayramların ilk günü 13.00'te açılmaktadır.
Kız Kulesi, Üsküdar'ın Salacak ilçesinin kıyılarından 150-200 metre açıkta yer almaktadır. Kız Kulesi'nin ne zaman inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, kulenin mimari tarzının MÖ 340 civarında olduğu bazı kaynaklarca söylenmektedir. Kız Kulesi'nin önceki isimleri Damalis ve Leandros'tur. Damalis, Atina kralı Kharis'in karısının adıdır. Damalis öldüğünde kıyıya gömüldü ve Kule'ye Damalis adı verildi. Bizans döneminde "arcla" olarak da bilinirdi, yani "küçük kale" anlamına gelir. Kız Kulesi, zaman içinde tüccarların vergi toplama alanı, savunma kulesi ve deniz feneri gibi birçok farklı amaç için kullanılmıştır. Kız Kulesi, 2000 yılında sadık bir şekilde restore edildikten sonra eski Roma, Bizans ve Osmanlı başkentinin mükemmel manzarasına sahip popüler bir kafe ve restorana dönüştürülerek açılmıştır. Özel tekneler günde birkaç kez kuleye seferler düzenlemektedir. Kız Kulesi her gün 09.00-00.30 saatleri arasında açıktır
Kule, Bizanslılardan yarı bağımsız olan Cenevizliler tarafından 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Onların tahkimatının bir parçasıydı. Kule, Osmanlı döneminde hapishane ve yangın kulesi olarak kullanılmıştır. Dokuz katlı kule 66,90 metre yüksekliğindedir ve inşa edildiği dönemde şehrin en yüksek yapısıydı. Zemin seviyesinden yüksekliği deniz seviyesinden 35 metredir. Osmanlı tarihçisi ve gezgin Evliya Çelebi'ye göre, Hezarfen Ahmet Çelebi yapay kanatlar kullanarak kuleden Üsküdar'a erken dönem havacılarından biri olarak uçmuştur. O zamanki Sultan, başlangıçta onu ödüllendirmeyi öğretti, sonra fikrini değiştirdi ve onu Cezayir'e sürgüne gönderdi. Günümüzde gözlemevi güvertesinden şehrin 360 derecelik bir manzarası var, buradan tarihi yarımadanın yedi tepesinde bulunan anıtları gözlemleyebilirsiniz. (Konstantinopolis, Roma gibi tarihi yarımadanın yedi tepesi üzerine inşa edilmiştir.) Kule, haftada yedi gün 09:00 ile 19:00 saatleri arasında açıktır.
Prens Adaları, Marmara Denizi'nde, İstanbul'un Asya kıyılarında bulunan dokuz adadan oluşur. Kabataş ve Bostancı ilçelerinden dört adaya düzenli yolcu vapurları ve hızlı yolcu vapurları (deniz otobüsü) vardır. Yerel belediyeye ait olanlar dışında, adalarda motorlu taşıtlara izin verilmez, bu nedenle insanlar yürüyerek veya bisiklet veya at arabası, hatta eşek kiralayarak giderler. Bunlar, yerel halkın yazlık evlerinin olduğu veya küçük plajlar ve piknik yapmak veya sadece hafta sonları dolaşmak için gittiği güzel küçük adalardır. Bu dört ada Türkçe'de genel olarak Adalar (Adalar) olarak bilinir ve isimleri Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada'dır. Ayrıca diğerleri kadar popüler olmayan ve üzerinde çok küçük bir yerleşim yeri olan Sedefadası da vardır. Hayırsızada, Sivriada ve Yassıada'da yerleşim yeri yoktur ve Kaşıkada özel bir adadır. Adaların adı, prenslerin ve imparatoriçelerin sürgün edildiği Bizans döneminden gelmektedir. Ancak Osmanlı döneminde, özellikle 19. yüzyıl civarında buharlı gemilerin kullanılmasıyla bu adalar, ahşap evler inşa ederek İstanbul'un zenginleri için popüler bir tatil yeri haline gelmiştir. Yahudi, Rum ve Ermeni toplulukları adaların sakinlerinin büyük bir bölümünü oluşturuyordu. Günümüzde adalar, özellikle yaz aylarında günlük geziler için popüler turistik yerlerdir. Adalarda Viktorya tarzı eski ahşap konakların yanı sıra birçok manastır ve tarihi bina bulunmaktadır.